Loading...
tr usd
USD
0.13%
Amerikan Doları
41,96 TRY
tr euro
EURO
0.02%
Euro
48,91 TRY
tr chf
CHF
0.24%
İsviçre Frangı
52,96 TRY
tr cny
CNY
0.12%
Çin Yuanı
5,89 TRY
tr gbp
GBP
-0.04%
İngiliz Sterlini
56,33 TRY
bist-100
BIST
1.96%
Bist 100
10.409,14 TRY
gau
GR. ALTIN
1.79%
Gram Altın
5.830,03 TRY
btc
BTC
1.88%
Bitcoin
110.692,77 USDT
eth
ETH
1.26%
Ethereum
4.032,89 USDT
bch
BCH
1.91%
Bitcoin Cash
481,65 USDT
xrp
XRP
2.69%
Ripple
2,45 USDT
ltc
LTC
2.04%
Litecoin
95,23 USDT
bnb
BNB
0.13%
Binance Coin
1.111,33 USDT
sol
SOL
2.44%
Solana
192,45 USDT
avax
AVAX
0.49%
Avalanche
20,69 USDT
  1. Haberler
  2. Sağlık
  3. Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “İstanbul’da kanalizasyonlarda antidepresan ölçülebilir hale geldi.”

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “İstanbul’da kanalizasyonlarda antidepresan ölçülebilir hale geldi.”

featured
prof-dr-nevzat-tarhan-istanbulda-kanalizasyonlarda-antidepresan-olculebilir-hale-geldi.jpg
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, başarı başarısızlık konusunu değerlendirdi.

Başarı teorilerinde üç temel yaklaşım var

Başarı teorilerinde üç temel yaklaşımın öne çıktığını dile getiren Prof. Dr. Tarhan, “Birincisi, ‘Bir hedefim var, ona ulaştım, başarılıyım’ düşüncesine dayanır. Bu yaklaşım özellikle Batı felsefesinde, mükemmeliyetçilik, ödül odaklılık ve rekabet ortamı çerçevesinde değerlendirilir. İkincisi, anlam odaklı başarı anlayışıdır. Burada kişinin haz değil, anlam odaklı bir yaşam felsefesi vardır. Uzun vadeli bir hedef belirler ve bu hedefe ulaşma sürecinde gösterdiği çaba başarı olarak tanımlanır. Üçüncüsü ise transandantal başarı anlayışıdır. Bu yaklaşımda başarı, yalnızca kişinin kendi hedeflerine ulaşması veya geleceğine yatırım yapmasıyla sınırlı değildir; topluma sunduğu katkı, kendini aşabilmesi ve değer üretmesi de başarı kapsamında değerlendirilir. Bu üç yaklaşım bir arada düşünüldüğünde çok boyutlu başarı kavramı ortaya çıkar.” dedi.

Sosyal medyanın etkisiyle başarı anlayışı da değişti

Günümüzde ise özellikle sosyal medyanın etkisiyle, klasik başarı anlayışının rekabetçi yapısının farklı bir yöne evrildiğini kaydeden Prof. Dr. Tarhan, “Fiziksel görünüm, maddi zenginlik, yüksek takipçi sayısı veya fazla beğeni almak gibi ölçütler ‘başarı’ olarak sunulmaktadır. Bu durum, bazı araştırmacılar tarafından toksik başarı kültürü ya da başarı pornosu olarak adlandırılmaktadır. Adeta bir ‘başarı şehveti’ şeklinde, dışsal onay peşinde koşma eğilimi yaygınlaşmıştır. Ancak bu tür bir yaklaşımın, uzun vadede bireyleri tatmin etmediği görülmektedir.” diye konuştu.

Prof. Dr. Tarhan, bu kültürün insan beyninin biyolojik zaaflarını kullandığını ve dopamin odaklı, hazza dayalı bir başarı anlayışı yarattığını ifade ederek, dış onaya bağımlılığın tehlikeli olduğunu, alkış kesildiğinde yaşanan çöküşe dikkat çekti.

Bazı kişisel gelişim teknikleri var, çok zarar veriyor

Gerçek başarının kişinin kendisiyle yüzleşmesinden geçtiğini belirten Prof. Dr. Tarhan, “Bazı kişisel gelişim teknikleri var, çok zarar veriyor. ‘Senin eşin benzerin yok. Sen en iyisin! Başarı vardır, başarısızlık yoktur, sonuçlar vardır.’ Böyle egoyu şişiriyorlar. Ondan sonra iş yerine gidiyor, kimseyi beğenmiyor. Eşine gidiyor, eşini eleştiriyor. ‘Benim kıymetimi anlayamadılar,’ ‘Sen benim kim olduğumu biliyor musun?’ gibi. Bu çağda da özellikle insanların şu anda en büyük organları egoları olmuş.” ifadesinde bulundu.

Prof. Dr. Tarhan, onayın ve takdirin “marifet iltifata tabidir” sözünde olduğu gibi teşvik edici bir rolü olduğunu ancak bunun bir ego tatmin aracına dönüştürülmemesi gerektiğini vurguladı. Sağlıklı başarı anlayışını ise bir yolculuk olarak tanımlayan Prof. Dr. Tarhan, “Başarı sonuç değil, süreçtir. Yolda olmaktır başarı. Yolda olan kişi, hedefe ulaşmak değil, yolda olmaktır. Bu şekilde düşünürse bir kimse, bugün merdiven çıkarken, ‘Bugün bir basamakla başarılı oldum ama önümde çok basamaklar var!’ der.” diye konuştu.

Prof. Dr. Tarhan, son olarak dış ödüle bağımlı olmak yerine, kişinin kendi gelişimini takip ettiği “iç ödül” mekanizmasını çalıştırmasının önemine değinerek, “Bir hafta öncesine göre şunları başardım diyebilmek” gibi öz şefkat odaklı yaklaşımların daha kalıcı bir mutluluk ve başarı getireceğini belirtti.

Başarı bir sonuç değil, süreklilik gerektiren bir yolculuk

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, günümüzün kıyasa dayalı başarı anlayışını eleştirerek, gerçek başarının dışsal alkışlara ve rüzgâra ihtiyaç duymayan “buharlı gemi” gibi içsel motivasyonla hareket etmek olduğunu söyledi.

Başarının bir sonuç değil, süreklilik gerektiren bir yolculuk olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, dış onaya bağımlı motivasyonun tehlikelerine dikkat çekti. Prof. Dr. Tarhan, “İki türlü gemi vardır: Bir yelkenli gemi, bir de buharlı gemi. Buharlı geminin rüzgâra ihtiyacı yoktur. İnsan buharlı gemi gibi olacak. Yelkenli gemi olsa hep dış nedene bağlısın, rüzgarla, alkışla beslenirsin. Eğer motivasyonu içten bulursa, hiçbir şey seni engelleyemez.” şeklinde konuştu.

Derin ilişki kurabilmek de başarıdır

Prof. Dr. Tarhan, yüzeysel ilişkilerin hakim olduğu bu çağda, başarının en önemli tanımlarından birinin de anlamlı ve derin bağlar kurabilme yeteneği olduğunu ifade etti. Bu tür ilişkilerin yalnızlık duygusunu giderdiğini ve bunun başlı başına bir başarı olduğunu dile getiren Prof. Dr. Tarhan, “Derin ilişki kurabilmek de başarıdır. Şu an bu çağda yüzeysel ilişkiler var, derin ilişki kuramıyor insanlar. O derin ilişki insanda yalnızlık duygusunu gideriyor. Bakıyoruz birçok problemin, gençlerin yanlış davranışının arkasında ‘benim farkıma var’ davranışı var. Beni gör, bana değer ver davranışı var. Duygusal bağ kuran kişiler yalnızlık hissetmez ki.” dedi.

Sürekli görünür olmanın ve parmakla gösterilmenin başarı olarak algılanmasının getirdiği risklere de değinen Prof. Dr. Tarhan, “Parmakla gösteriliyor olmak bir insanın hayatında kayalıklarda yürümeye benziyor. Düştüğün zaman bir tarafını kırarsın. Ovada yürümek kolaydır. Ortalama bir insan olmak, ovada yürümek gibidir. Düşsen bile kalkarsın, ama kayaların üzerinde yürürken bir hatayla bir anda karizman çizilir. Bu da risk oluşturur.” ifadesinde bulundu.

Akıllı kişiler uzun vadeli ödülleri düşünür

Başarı arayışının arkasındaki nörolojik mekanizmalara da değinen Prof. Dr. Tarhan, “İki türlü ödül var: Biri peşin ödüller, bir de uzun vadeli ödüller. Akıllı kişiler uzun vadeli ödülleri düşünerek beynindeki ödül merkezini öyle kullanır. Bu, serotonin odaklı sistemdir; fikir, ideal, anlam peşinde koşar. Dopamin odaklı beyin ise anlık ödüllerle yaşar. Biri bitince tekrar başlar. Bu, haz odaklıdır ve sürdürülebilir değildir.” şeklinde konuştu.

Herkesin kendi başarı tanımını yapması gerektiğini belirten Prof. Dr. Tarhan, “Keşke ve acabalarla uğraşmak yerine, ‘Ne yapabilirim?’ odaklı olmak gerekiyor. Ve ikinci hemen şu soruyu sor: ‘Nereden başlamalıyım?’ Bir yerden başlamalıyım. Başarı da böyle yapmak gerekiyor. Elmayı kocaman ağzına yutmaya çalışırsan yutamazsın, parçalara ayırırsın.” diye konuştu.

Gerçek başarının başarısızlıklardan ders çıkarmak

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, modern başarı anlayışının insanları kronik strese sokarak antidepresan kullanımını patlattığını belirterek, gerçek başarının başarısızlıklardan ders çıkarmak ve psikolojik esneklik kazanmak olduğunu söyledi.

Öfke anında soğukkanlı kalabilmenin başarı yolundaki en önemli yeteneklerden biri olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bu duygunun manipülatif kişiler tarafından bir silah olarak kullanılabileceğine dikkat çekti.

Prof. Dr. Tarhan, “Bazı insanlar öfkelendirir, başarısız hissettirir ve onun üzerine, ‘Sen zaten böylesin, bak. Hiçbir şeyi başaramıyorsun. Ben olmasam sen hiçsin!’ der, o kişiyi esir alır, köleleştirir. Toksik kişiler yapar bunu. Toksik üçlü dediğimiz bu kişilerde empati yoksunluğu vardır, egolarını çok üstün görürler, eleştiriye kapalıdırlar ve hedefe ulaşmak için her şey serbest derler.” dedi.

Günümüzün “daha çok şeye sahip olma” odaklı başarı kültürünün insanları kronik strese soktuğunu ve bunun bedelinin ruh sağlığıyla ödendiğini söyleyen Prof. Dr. Tarhan, “Toksik başarı öğretisi yapan modernizm, ‘mükemmel olmalısın, hep alkışlanmalısın’ diyor. Bu, kronik strese sebep oldu. Şu an New York’ta, İstanbul’da da öyle, kanalizasyonlarda antidepresan ölçülebilir hale geldi. Neden insanlar bu kadar antidepresan alıyor? Eğer yaşam felsefesi değişmezse 2030’larda antidepresan satışı daha çok olacak. Burada bir şeyler yanlış gidiyor demektir.” ifadesinde bulundu.

İnsanın kendisiyle yüzleşmesi…

İnsanın kendisiyle yüzleşmesinin çok büyük bir özgüven işareti olduğunu ve en büyük özgüven ölçüsünün de insanın kendini sorgulaması, kendisini, üçüncü bir kişi gibi, “Benim güçlü yönüm bu, zayıf yönüm bu. Bu olayda bu hata oldu. Bu bana ne öğretti?” diyebilmesi olduğunu anlatan Prof. Dr. Tarhan, “Bu bir olgunlaşma işaretidir. Bu insanın kişilik olgunluğuyla bilgeleşmesidir. Bunu uygulaması kolay değil ama en azından bu yolda olmak gerekiyor. Başarısızlıklardan ders alabilmek sadece mesela… Akademik başarı alanında değil sadece, hayat başarısı alanında da öyle.” diye konuştu.

Evliliğin bitmesini bir “başarısızlık” olarak görmenin yanlış olduğunu belirten Prof. Dr. Tarhan, “Ayrılmak bir seçenek değil, bir sonuçtur.” dedi

Başarısızlıklar karşısında savunmaya geçmenin insani bir refleks olduğunu Nasreddin Hoca’nın “Eşekten düşünce zaten inecektim!” fıkrasıyla anlatan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, olgunlaşmanın ve bilgeleşmenin yolunun öz eleştiriden geçtiğini belirtti.

Empati kelimesinin kültürel kodlarımızdaki karşılığı “insaf”

Hayat başarısında duygusal zekanın önemine dikkat çeken Prof. Dr. Tarhan, empati kelimesinin kültürel kodlarımızdaki en doğru karşılığının “insaf” olduğunu söyledi. Kelimenin kökenine inerek derin bir analiz sunan Prof. Dr. Tarhan, “Empatiyi ifade eden en güzel kelime insaf kelimesidir. İnsaf kelimesi Arapça ‘nısf’ kökünden geliyor. ‘Nısf’ da yarı demek. Yani elmanın yarısı gibi. İlişkilerde sadece kendi yarından bakma, ‘İnsaflı ol. Diğer tarafın yarısından da bak!’ gibi. İnsaf kelimesi aslında olayları empatik, büyük resmi görerek ele alabilmektir.” şeklinde konuştu.

Zorluklar karşısında yıkılmamanın sırrının “psikolojik dayanıklılık”

Başarısızlıklar ve zorluklar karşısında yıkılmamanın sırrının “psikolojik dayanıklılık” olduğunu belirten Prof. Dr. Tarhan, bu kavram için “psikolojik elastikiyet” tanımını önerdi.

Düşünce katılığı olan kişilerin aksine, esnek zihinlerin olaylardan ders çıkararak güçlendiğini ifade eden Prof. Dr. Tarhan, “Psikolojik dayanıklılığın karşılığı aslında psikolojik esnekliktir. Kişi olay karşısında esner, bir şey öğrenir, tekrar eski haline gelir. Engelsiz sorunsuz bir yakın ilişki olmaz, muhakkak olacak. Olduktan sonra burada bunun ‘yüzde kaçından ben sorumluyum, yüzde kaçından karşı taraf sorumlu?’ diyecek ve gerekiyorsa hata yaptıysa özür dilemeyi bilebilecek.” ifadesinde bulundu.

Gerçek mutluluğun dış koşullara bağlı olmadığını, “otantik mutluluk” olarak tanımlanan bu durumun bir içsel olgunluk hali olduğunu söyleyen Prof. Dr. Tarhan, “Otantik mutluluk, cezaevinde de olsa mutlu olabilmektir. Sarayda da olsa şımarmamaktır. Her ortamda mutlu olmayı başaran, dört mevsim açan çiçekler var ya, onun gibidir.” dedi.

Başarısızlığı bir tehdit olarak değil, “gelişme fırsatı” olarak görmenin önemine işaret ederek, “Birçok kimse başarısızlık korkusu nedeniyle başarı yolunda ilerleyemiyor. Başarısızlık korkusu olan kişiler başkasını kolayca suçluyor. Eleştiriye kapalı kişiler de böyle. Problem çözme becerisi olan bir kişiler başarısızlığı da çözer ve bir şeyler öğrenir.” şeklinde konuştu.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

0
be_endim
Beğendim
0
dikkatimi_ekti
Dikkatimi Çekti
0
do_ru_bilgi
Doğru Bilgi
0
e_siz_bilgi
Eşsiz Bilgi
0
alk_l_yorum
Alkışlıyorum
0
sevdim
Sevdim
Sorumluluk Reddi Beyanı:

Pellentesque mauris nisi, ornare quis ornare non, posuere at mauris. Vivamus gravida lectus libero, a dictum massa laoreet in. Nulla facilisi. Cras at justo elit. Duis vel augue nec tellus pretium semper. Duis in consequat lectus. In posuere iaculis dignissim.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir