Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Klinik Psikolog İhsan Öztekin, içsel sessizliğin kökenleri, birey üzerindeki etkileri ve hipnoterapinin bu sessizliği içten dışa dönüştürücü gücü hakkında bilgi verdi.
Günlük hayatın koşturmacası insanı bedensel ve psikolojik olarak tüketiyor!
İçimizdeki sessizliğin iki farklı anlamı olduğunu ifade eden Klinik Psikolog İhsan Öztekin, “Olumlu yönüyle ele alındığında, bu sessizlik güçlü ve özgüvenli bir kişiliğe sahip bireyin bilinçli bir tercihidir.” dedi.
Günlük hayatın bitmek bilmeyen koşturmacasının insanı yıpratıp yorduğunu, bedensel ve psikolojik olarak tükettiğini kaydeden Öztekin, “Bu noktada yapılması gereken, tükenme sürecine girmeden kendini bu hızlı dönen yaşam çarkının döngüsünden bilinçli olarak çekebilmek, kendine ve kendinle baş başa kalmaya alan açmaktır. Böylece dışsal yolculuktan içsel yolculuğa geçiş mümkün olur. Amaç hayatın sonuna kadar dünyadan ve insanlardan uzak, sessiz bir yaşam sürmek değil. Asıl değerli olan, insanların arasında yaşarken bu içsel sessizliği koruyabilmektir. Bu sayede zihin berraklaşır; toplumun gürültüsünden uzaklaşarak derinlerde gömülü kalmış, gün yüzüne çıkamamış benlik yeniden canlanır. Aynı zamanda toplumla aramızdaki bağın daha sağlıklı bir şekilde kurulmasına olanak tanır.” açıklamasını yaptı.
İçsel sessizliğin temeli çocuklukta atılır!
İçsel sessizliğin olumsuz yönünün ise genellikle ilk çocukluk dönemine dayandığını aktaran Öztekin, şunları söyledi:
“Sürekli maruz kalınan aşağılayıcı, değersizleştirici sözler, tutum ve davranışlar bu sürecin temelini oluşturur. Bunlara eklenen ilgisizlik ve sevgisizlik, ‘ayıp’, ‘günah’, ‘yasak’, ‘yapma’, ‘yapamazsın’, ‘sen beceremezsin’ gibi ifadelerle birleşir. İtiraza izin vermeyen, sürekli ‘evet’ demeye alıştıran ancak bireye çoğu zaman ‘hayır’ diyen dış sesler, içsel sessizliği besler.
Bu sürecin sonucunda özgüven eksikliği, değersizlik hissi, ‘ben başaramam’, ‘yapamam’ düşünceleri ve hayır diyememe ortaya çıkar. Kolu kanadı kırılmış, pasif, silik ve ezik bir kişilik gelişebilir. Düşünce ve duyguların rahatça ifade edilememesi, sağlıklı sosyal ilişki ve iletişim kuramama, karşı cinsle ilişki kurmakta, sürdürmekte ya da gerektiğinde sonlandırmakta zorlanma sık görülür. Zamanla birey sosyal ortamlardan uzaklaşır, kabuğuna çekilir ve kendini korumaya almaya çalışır. İç dünyada derin bir sessizlik hâkim olur.”
Süreç, içten dışa doğru tersine çevrilebilir!
Bu noktada hipnoterapinin güçlü etkisinin devreye girdiğini dile getiren Klinik Psikolog İhsan Öztekin, “Derinlerdeki sessizlik dünyasına girilerek yapılan etkili dokunuşlarla süreç tersine çevrilebilir. İçten dışa doğru bir yolculuk başlar.” dedi.
Bireyin, içindeki kafesten çıkarak ve önündeki engelleri teker teker aşarak dünyaya ve insanlara ‘artık ben de varım’ diyebileceğine dikkat çeken Öztekin, “Artık ezen, susturan ve değersizleştiren sesler yerini; gerçek değerin ve gerçek gücün fark edilmesini sağlayan içsel seslere bırakır. Bu aşamada bireye ‘sesini çıkar, sessiz kalma; ‘ne değişecek’ deme’ çağrısı yapılır. Hiçbir şey değişmese bile sen değişeceksin. Düşüncelerini dile getir, inanmadığın şeylere itiraz et. Kendin ol. Kendine başkalarının gözünden bakma. İnsanların sana neden utanman ya da neden utanmaman gerektiğini söylemelerine izin verme. Başkalarının sana biçtiği hayatı değil, kendi istediğin ve zevk aldığın hayatı yaşa. Sevmediğin şeyleri söylemekten, istemediğin şeyleri yapmamaktan çekinme. ‘Hayır’ de. Yalnızlıktan korkma; kendi başına da var olabilirsin. Yalnızlıktan korktukça kendinden uzaklaşırsın. Geçmişteki hataların nedeniyle kendini suçlama; onları pişmanlık değil, birer öğretmen olarak gör…” şeklinde konuştu.
Hipnoterapi iki yönlü bir dönüşüm sağlıyor!
Hipnoterapinin iki yönlü etkisinin bu noktada açıkça görüldüğüne işaret eden Klinik Psikolog İhsan Öztekin, “Bir yandan, bireyin içinde var olan ancak sürekli bastırıldığı için dışa vurulamayan olumlu özellikleri ortaya çıkarır. Özgüven, sosyal ortamlarda kendini rahatça ifade edebilme, hayır ya da olmaz diyebilme becerileri güçlenir. Tüm bunlar yapılırken ‘acaba kırılır mı, kızar mı, küser mi, beni yanlış anlar mı, beni terk eder mi?’ gibi düşünce ve korkulardan arınmış bir zihinsel duruma ulaşılır.” dedi.
Hipnoterapinin diğer yönlü etkisinin ise dışsal olumsuzluklardan kaynaklanan ve sağlıklı bir bireyde bulunmaması gereken özelliklerin ortadan kaldırılmasına yönelik olduğunu vurgulayan Öztekin sözlerini şöyle tamamladı:
“Aşırı ve kontrolsüz öfke, korkular, kaygılar, şüpheler, güvensizlikler ve takıntılar bu süreçte ele alınır ve etkileri azaltılır. Hipnoterapi sürecinde ilk seans, bireyi tanıma, sorunları belirleme ve psikoterapi sürecinin çözüme yönelik olarak planlanmasıyla geçer. Hipnoterapiye karar verilmesi hâlinde, sonraki seanslardan itibaren kişiye özel olarak hazırlanmış güçlü ve etkili telkinler uygulanır. Bu telkinler ardışık ve sistematik bir şekilde verilir. Bu süreç sonunda birey; özel hayatından aile yaşamına, sosyal hayatından karşı cinsle ilişkilerine ve cinsel yaşamına, çalışma hayatından eğitim hayatına kadar yaşamının her alanında daha güçlü, daha başarılı, kendine güvenen ve çok daha mutlu bir birey olarak hayatını sürdürebilir.”
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

