Ortopedi ve travmatoloji alanı, hem yetişkinlerde hem de çocuklarda kas-iskelet sistemi sorunlarının teşhis ve tedavisini içeren son derece geniş bir uzmanlık dalıdır. Bu alanda bilgi birikimi ve uluslararası deneyimiyle öne çıkan isimlerden biri de Op. Dr. Gökçe Mık’tır. Gökçe Mık, hem akademik kariyeri hem de yurt dışındaki ileri seviye çalışmalarıyla Türkiye’deki ortopedi pratiğine önemli katkılar sunan bir hekimdir. Onun eğitim geçmişi, mesleki deneyimleri ve hasta merkezli yaklaşımı, modern ortopedinin gelişiminde önemli bir örnek oluşturmaktadır.
Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı
Op. Dr. Gökçe Mık, 1993 yılında Nişantaşı Şişli Terakki Lisesi’nden mezun olduktan sonra tıp eğitimine İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde devam etmiş ve 1999 yılında mezun olmuştur. Tıp fakültesi sonrası uzmanlık eğitimini Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tamamlayarak 2005 yılında Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı unvanını almıştır. Bu dönemde ortopedi biliminin temel prensiplerini güçlü bir klinik altyapıyla birleştiren Mık, cerrahi tekniklerdeki titizliği ve hasta odaklı yaklaşımıyla kısa sürede dikkat çekmiştir.
Uzmanlığının ardından, 2005 yılında Amerika Birleşik Devletleri’ne giderek Pennsylvania Üniversitesi bursuyla Children’s Hospital of Philadelphia (CHOP)’ta Çocuk Ortopedisi alanında yan dal eğitimini tamamlamıştır. Bu prestijli merkezdeki deneyimi, çocukluk çağı ortopedik deformiteleri, doğumsal anomaliler ve gelişimsel kalça displazisi gibi konularda derin bir bilgi birikimi kazanmasına olanak sağlamıştır.
2007-2010 yılları arasında Philadelphia Presbyterian Hospital, Mount Sinai Medical Center ve Alfred I. Dupont Hospital for Children gibi dünya çapında saygın kurumlarda çalışmalarda bulunmuştur. 2010 yılında ise New York Hospital for Special Surgery (HSS) Foot and Ankle Department’ta Dr. David Levine ile birlikte çalışarak ayak ve ayak bileği cerrahisinde yeni yaklaşımların uygulanmasında aktif rol oynamıştır. Bu deneyimler, onun hem cerrahi becerilerini geliştirmiş hem de uluslararası düzeyde bilimsel bir perspektif kazanmasını sağlamıştır.
Halluks Valgus Gece Ateli
Halluks valgus, halk arasında “bunion” olarak bilinen ve başparmak eğriliğiyle karakterize bir ayak deformitesidir. Bu rahatsızlık, özellikle kadınlarda sık görülür ve zamanla ciddi ağrıya, yürüme zorluklarına ve ayakkabı giymede rahatsızlığa neden olabilir. Bu tür deformitelerin erken döneminde konservatif tedavi seçeneklerinden biri olan Halluks Valgus Gece Ateli uygulaması, cerrahi dışı yaklaşımların başında gelir.
Halluks valgus gece atelleri, başparmağı anatomik hizasına doğru konumlandırarak eklem üzerindeki baskıyı azaltmayı amaçlar. Dr. Gökçe Mık, bu tür atellerin doğru kullanımıyla ilgili olarak, hastanın deformite derecesine ve yaşam tarzına uygun bir planlama yapılması gerektiğini vurgulamaktadır. Gece ateli, özellikle başlangıç aşamasındaki hastalarda ağrının hafiflemesine ve ilerlemenin yavaşlatılmasına katkı sağlayabilir.
Omuza PRP Yaptıranların Yorumları
Son yıllarda ortopedi ve spor hekimliğinde en çok konuşulan yeniliklerden biri de PRP (Platelet Rich Plasma) tedavisidir. Özellikle omuz bölgesindeki tendon ve kas yaralanmalarında sıkça uygulanan bu yöntem, vücudun kendi iyileşme potansiyelini artırmayı hedefler. Omuza PRP Yaptıranların Yorumları incelendiğinde, birçok hastanın ağrılarında azalma, hareket kabiliyetinde artış ve genel yaşam kalitesinde belirgin iyileşmeler bildirdiği görülmektedir.
PRP tedavisinde, hastanın kendi kanından alınan örnek özel işlemlerden geçirilerek trombosit açısından zengin plazma elde edilir. Bu plazma, hasarlı bölgeye enjekte edilerek hücresel yenilenmeyi destekler. Dr. Gökçe Mık, omuz yaralanmaları, rotator kılıf yırtıkları ve kas-tendon zedelenmelerinde PRP’nin özellikle erken dönemde oldukça etkili olduğunu vurgulamaktadır.
Hastaların deneyimleri, genellikle tedaviden birkaç hafta sonra belirgin iyileşme hissettiklerini göstermektedir. Ancak her biyolojik tedavi yönteminde olduğu gibi PRP’nin başarısı da doğru endikasyon, uygun hazırlık ve dikkatli uygulamayla mümkündür. Mık, PRP tedavisini geleneksel yöntemlerin yerine değil, onları tamamlayan bir destek olarak değerlendirmektedir.

